5.4.20

Edebiyat Ortamının Oluşumuna Doğru - Hüseyin Cöntürk

       Görmüşsünüzdür, Evrim dergisinin Mart 1964 sayısı bir "Bildiri" ile açılıyor. İmzalayanlar şunlar: Haluk Aker, Rahmi Akseki, Ataol Behramoğlu, Erhan Etiker, Eser Gürson, Abdullah Nefes, İsmet Özel, Semih Tezcan. Sekiz kişi. Önemli olduğu için bu bildiriyi olduğu gibi aşağıya alıyorum:

       A- Edebiyatımızın son yıllardaki serüvenini, yayınlanmakta olan onu aşkın sanat dergisinden izledik.
       Bunlara sanat dergisinden çok, "derleme dergisi" adı verilse yeridir. Genel görünümlerini birkaç sözcükle çizelim: Ereksizlik, ticaret, ideolojik propaganda, sirkeleşmiş beğeni, kokuşmuşlara saygı, genç değerlere yergi, cılız özentiler, doldurma zorunluğu, yorgunluk, usanç vb...
       Evet, dergilerimizin son yıllardaki bu sanat dışı özellikleri ulusumuz edebiyatına ne yeni bir ses getirebilirdi, ne de gelişmesini sağlayabilirdi.
       B- Edebiyatımızın son yıllardaki serüvenini, yayınlanmakta olan onu aşkın sanat dergisinden izledik.
       Orhan Veli akımının sağından solundan işine geldiği gibi çeken içi geçmiş öykücülerin de hâlâ edebiyatımızın bir yanını kapsadığı bu serüvende önemi, açı değiştirimi ve özgünlüğünden gelen 1956'ların, giderek öze ve anlama açılan yarı başarılı yönelişleri ağır basıyor. Bu yönelişte ağır basan yanın, sanat ve düşünce birliğinden çok, tehlikeli bir zorunluk taşıması, gözden kaçmayan bir kısır döngü. Yazılanların yeni değerler getirmesi gerekirken, yaklaşık olarak aynıyı yinelemeleri, arayışların bencilliğine karşın, değer ayrımlaşmalarının kısırlığı ve öncülerin birer birer göçüşleri, edebiyatımızın atılım gücünü yitirmiş olduğunu kanıtlıyor. Atılım gücünden de geçtik, içine düştüğümüz bu olumsuz gerçekler, edebiyatımızın zorunlu ve olağan akışını köstekliyor.
       Genel havasıyla süregelen Batı öykünmeciliğinin dışına çıkıp, kendi özbenliğini bulamamış bir yığın sanatçının (öte yanda güçlerini ortaya koyabilmiş ancak birkaç ad sayabiliyoruz), yazdıklarıyla daha olumlu bir yere varabilecekleri düşünülemezdi. Edebiyatımız bugün, öykünme ile etkilenme arasındaki o dev ayrımı göremeyişinin cezasını çekiyor. Daha da çeksin mi? Ne zaman kendine özgü bir Türk Edebiyatı'nın varlığından söz açabileceğiz?
       C- Edebiyatımızın son yıllardaki serüvenini, yayınlanmakta olan onu aşkın sanat dergisinden izledik.
       Sonuçta, biz genç kuşak, içinde bulunduğumuz durumu saptayarak şu doğrulara vardık:
       1) Şimdiye değin, başı-kıçı, yolu-yöntemi belirsiz bir savrukluk, bir darmadağınıklık içinde, önümüze çıkan dergide yazdık.
       2) Bu savrukluğun sonucu, sanatın (bizden daha önceleri yok edilen) canlı havasına, eytişimsel ve edebiyata yeni değerler kazanma gücüne kapalı kaldık.
       3) Bu yüzden bilinçli çalışma olanaklarını tepmiş olduk.
       4) Ve zorunlu olarak, önceki kuşağın, daha kendi aralarında paylaşamadıkları kısır özle, belirli sanat gereçlerini küçük ayrımlarla yineledik.
       5) Bundan böyle biz Ankara Genç Kuşak Sanatçıları, genç "Evrim" dergisinde toplanmaya karar verdik. Edebiyatımız için gerekli canlılığa, gerekli değerlere, ancak böyle bir davranışla varılabileceğine inandık.
       Bir araya gelişimizin kazandıracağı güçle, yukarda üç bölüm içinde sıraladığımız sakıncaları yenmeye çalışacağız.
       Geriye kalanı zamana bırakıyoruz.

ANKARA GENÇ KUŞAK SANATÇILARI

Haluk AKER  Rahmi AKSEKİ  Ataol BEHRAMOĞLU  Erhan ETİKER  Eser GÜRSON Abdullah NEFES  İsmet ÖZEL  Semih TEZCAN

       Edebiyatımızın son beş yıl içinde düştüğü yürekler acısı duruma "ikinci" tepki bu. Birincisi, Dönem dergisinin çıkmasıyla kendisini gösterdi. Bu sekiz genç, bizdeki kişisel, dergisel, birliksel her türlü edebiyat kurumlarının amaç yoksunluğu ya da amaçlarını şaşırmaları sonucu yittiği görülen "edebiyat ortamının" yokluğundan vaktinde rahatsız olmuşa benzerler. Çünkü en çok birkaç yıldır yazıyorlar. Bildirileri, bir yandan, günümüzdeki edebiyat durumuna bir tepki niteliği taşıyor, bir yandan da, kendilerini toparlayıp bir değer olma planını taşıyor. Eğer planları gerçekleşirse bizde yeniden bir edebiyat ortamı yaratılacak demektir.
       Günümüzün bir numaralı meselesi yiten Edebiyat Ortamı'nın yeniden yaratılmasıdır. Şu ya da bu kişiye, dergiye, kuruma, duruma, anlayışa tepki göstermek, şu ya da bu yolda kişisel çabalarla birtakım tekil yapıtlar vermek, tekil sonuçlara varmak önemli değil. Bildiriyi, Edebiyat Ortamı olmadıkça her şeyin güme gideceğine inanan, hiç değilse, sezen bir davranışla yazıldığı için, önemli buluyorum.
       Sekizlerin bildiride bize ilettikleri karar yerindedir: "başka dergilerde yazmayıp bir dergide toplanmak". Ortalıktaki dergiler edebiyat ve zevkten o kadar uzak, o kadar yoksun ki, oralarda görünmek, genç zevklerin, hiç değilse çabaların iflası olacaktır, bu o kadar açıktır. Yalnız gençlerin kararının başka bir kararla sağlama alınması da şarttır: Tepki gösterdikleri, içinde yazı yazmayacakları o dergilerle hiçbir tarzda ve hiçbir vesileyle tartışmaya girmemek. (Evrim'de sekizler dışında birtakım tatsız yazılar görülüyor o yolda çünkü.) Küçük siperlerde savaşmak kadar insanı güçten düşüren, amaçtan ayıran bir şey olamaz. Küçük siperlerde savaş, kazanılsa da bir şey elde edilemez: Bizdeki dergileri kendileriyle savaşmaya layık dergiler olarak görmemek, onlar hiç yokmuş gibi davranmakşarttır. Onlarla tartışmaya geçmenin hiç bir edebiyat meselemizi çözmeye bizi götürmeyeceğini önceden bilmeliyiz. Edebiyat ortamını onlarla değil, onların dışında, onlara rağmen kurmakgerekliliğini kesin olarak kavramalıyız.
       Bir karar daha var verilecek bence: Toplandıkları Evrim dergisine edebiyat dışı yazılar vermemek.Günün etkisiyle dışarıdaki Papazlar, ya da içerideki Yobazlar üzerinde durmak gereksinmesini duyarlarsa (böyle bir gereksinmeyi yersiz bulmuyorum) bunu başka dergilerde yapmalıdırlar. Evrim, yeni yaratıcı yapıtların yazıldığı, edebiyat meselelerimizin tartışıldığı yoğun bir edebiyat dergisi olmalıdır: Hiç değilse ilk yıllar için: Yoğunluk olmazsa Edebiyat Ortamı güç oluşur.
       Yukarıda adlarını saydığım sekiz kişinin "tartısını" vermek için vakit pek erken. Evrim'de bunlardan altısının yazı ya da şiiri var. Gelecek sayılarda da görünecekler. Aker, Akseki, Gürson, Özel, Tezcan'ı Dönem'den azçok tanıyoruz. Sekizlere başkalarının da katılması beklenebilir. Aker'le başlayıp Tezcan'la biten bu küme, kısacası, bu AT, bakalım nereye gidecek ve bizi nereye götürecek?

Dönem, Sayı 8, Mayıs 1964 (Hüseyin Cöntürk, Çağının Eleştirisi, İkinci Kitap, YKY, Ocak 2006)